Barcelona – 02

Akşam bir yerlere gitmek gerek ama biz yine gidecek bir yer bulamıyoruz. Bu durumda en iyi seçenek kaldığınız otelin veya hostelin resepsiyonundan tavsiye almak. Resepsiyondaki çocuğa sorduk; çocuk önce bizi bi süzdü sonra “Mojito of Soul” dedi. Herhalde tipimizin nereye uygun olduğunu süzdü önce, sonra tavsiyesini veriverdi. Tarifi aldık gidiyoruz.

Mojito of Soul: Reial’in içinden geçtikten sonra, dar bir sokağa giriyorsunuz. O yolu devam edin, hemen solda. (Çok doğaçlama bi tarif oldu, ama eminim benim bulunduğum yere giderseniz, bu tarif size yetecektir.)

Mojito of Soul’e girdiğimiz gibi ilk şoku yaşadık. Bir kadın adamın elini yalıyordu. Biz gayet saf turist modunda şaştık, kaldık. Parmak falan değil, bildiğimiz el. Kadını en son yerlerde yuvarlanarak dans ederken gördüm. Bi arıza vardı galiba kadında. Neyse, nerde kalmıştık. He, Barselona’da nereye giderseniz gidin, ama Mojito of Soul’a uğrayın. Tadabileceğiniz en mükemmel mojitolar burada. Üzerine unutulmaz Barselona anıları cabası.

Birkaç saat sonra aynı yerde duramama hastalığına yakalanmış biz tabanı yanık itler, başka maceralar peşine düşme dürtüsüne gark olduk. Toparlanırken, barmaid yanımıza geldi ve nereye gideceğimizi sordu. Biz de “Yüreğimizin Götürdüğü Yere” dedik. (Bu lafı klişe olarak algılamayan birine söyledim. Bu da ayrı bi heyecan tabii:) Sonra barmaid ne dese beğenirsiniz:

– 3 tane davetiyem var. Fellini için, isterseniz vereyim.

Fellini’nin ne demek olduğunu, Fellini’ye gitmeden anlamak biraz zor. Barselona’nın en gözde, en hareketli mekanlarından biri.

1006862281_d905d46e70

Burada kurtalarınızı iyice dökün. Hoplayın, zıplayın. Burası Barselona, burası Fellini:) Bi ara nefes almak için dışarı çıktığımı hatırlıyorum. Hem yorucu, hem eğlenceli. uzun zamandır böyle bir şey arıyordum.

Saat geç oldu. Çıkıp otele döneceğiz. Ama arkadaşlardan biri yok. Telefonu yanındaydı ama ulaşamıyoruz. Bi önceki yazımda bahsettim ya Avea’dan, nazar değdi. Bu durumda size bir yoldaş tavsiyesi, gidip bakmanız gereken ilk yer tuvalet:) Arkadaşı orada bulduk. Telefonu da klozetin içinde yüzüyordu, avea n’apsın! Ee, bu kadar tepinmeye olacak o kadar.

Fellini’den çıktık, otele döneceğiz. Taksi çevirdik. taksiciler İngilizce bilmiyor. Ama sorun değil. Siz Türkçe konuşmaya devam edin. Onlar da size Katalanca cevap verecek ve her şey güllük gülistanlık olacak. Cidden.

Bu kadar benziyoruz yani biribirimize.


Yorum bırakın